Pazar, Aralık 07, 2014



Bizim;

Öyle vasat muhabirlerimiz vardı ki senin ismini onlara verdiğimizde Brezilya'lı stoper Alex'le karıştırıp gazeteye onun resmini bastılar.

Öyle vasat oyuncularımız vardı ki senin yanında biraz futbolcu gibi gözüktüler, şimdi yönetici gibi gözüküyorlar teknik direktör gönderip taraftara racon kesiyorlar.

Öyle vasat Hürriyet'lerimiz vardı ki sen gidince işssiz kaldılar vasat bile olmadıkları ortaya çıktı.

Öyle vasat hakemlerimiz vardı ki sen serbest vuruştan gol atarsın diye faul çalmazlardı.

Öyle vasat yorumcularımız vardı ki sen golleri tesbih tanesi gibi dizdiğinde 'Alex bu atar' derlerdi, biraz duraklasan 'koşmuyor' olurdun.

Öyle vasat yöneticilerimiz vardı ki sen üzerinden yaşadılar en güzel günlerini ama sorsan parayı ödemekti marifet.

Öyle vasat taraftarımız vardı ki bu yukarıda saydıklarımızın hepsinin dümen suyuna girmeye dünden razı, neyi göstersen ona tü kaka diyecek ama sen iki gol attın mı 'Ay lav yu Aleks'

Bizim bi de;

Öyle taraftarımız vardı ki seni kayıtsız şartsız alkışladı, seni yuhalarken de alkışladı. Kasımpaşa maçında sen ayrılmaya karar verip tribüne çıktığında sana kızsa da kızamayan, vursa da kıyamayan.

Bi Alex vardı yani aynı Bi Alex'ti. O gidince vasatlara kaldık tüm keçilere Abdurrahman Çelebi diyorlar burada.

Gitmeye karar vermeyeydin iyiydi
Bugün beraber olaydık iyiydi
Senle Fenerbahçe iyiydi be Alex. Valla iyiydi.

Cuma, Mayıs 10, 2013

Alex Ferguson'un var mı?


Yurt Gazetesinde Dilek Neşe Açıker’in Ferguson'un son dersi tabii anlamak isteyene başlıklı makalesi futbol kulüplerinde istikrar ve başarı arasındaki bağlantıya dikkat çekiyor. Makalenin çıkış noktası, yazarının da belirttiği üzere The Ecomonist’te yayınlanan son 20 yılın en başarılı takımlarının 20 yılda “kullandıkları” teknik direktör sayılarını karşılaştırılması. Ortaya çıkan tablo aşağıdaki gibi.


Grafiğin sağında yer alan rakamlar alınan toplam kupa sayısı değil. Takımın katıldığı tüm turnuvalarda aldığı kupa sayısının toplam alınabilecek kupa sayısına oranı. Bunu Türkiye'ye uyarlarsak Lig Şampiyonluğu, Türkiye Kupası, Süper Kupa, ve Avrupa kupalarından biri olmak üzere bir takımın bir sezonda alabileceği toplam 4 kupa var. 5 sezonda 20 kupa eder. Eğer 5 sezonda 1 kupa alırsa bir takımın kupa başarı oranı 1/20 yani %5 oluyor. 

Bu grafiğe bakıldığında teknik direktör değiştirip değiştirmemenin kupa başarısına doğrudan bir etkisi olup olmadığına karar vermek güç. Bayern Münih 15 teknik direktörle %31’lik bir başarı oranı yakalamışken Chelsea 16 teknik direktörle %16’lık bir başarı yakalamış. 

İş sadece teknik direktör istikrarı olsaydı Bayern Münih ve Chelsea’nin ve hatta Juventus ve Milan’ın aşağı yukarı aynı oranda başarılı olmasını beklerdik.  Örneğin Liverpool son 20 yılda Bayern Münih’in yarısı kadar  teknik direktörle çalışmışken kupa başarı oranı yerlerde sürünüyor.

İngiltere için ve hatta Avrupa için Manchester United – Alex Ferguson işbirliği aslında bir istisna gibi gözüküyor.

Kulüplerin bu başarı oranını elde etmek için ne kadar para harcandığını da bu grafiğin yanına eklersek iş biraz daha çığırından çıkıyor. Aşağıda Avrupa’nın en başarılı 20 kulubü ile ligimizin üç büyüğü ve Trabzonspor’un kupa başarı oranı ve transfer dengesi açısından bir karşılaştırması var.

Bu grafikte
  • Yeşil baklava dilimleri yüzde olarak kupa başarı oranını
  • Kırmızı daireler Avrupa kulupleri için son 20 yılda kulüpte çalışan teknik direktör sayılarını
  • Mavi çubuklar yıllık transfer dengesini
  • Sarı çubuklar ise %1’lik bir kupa başarı oranı için kulüplerin transfer dengesini ne kadar bozduklarını
gösteriyor.

Transfer dengesi bir kulubün transfer giderlerinden transfer gelirlerinin çıkartılması ile bulunuyor. Bu rakam yüksekse kulüp sattığından çok alıyor demek oluyor. Artık banka kredisi mi olur, forma satışı mı olur, borsa da yatırımcı tokatlama mı olur bir şekilde bunun finanse edilmesi gerek.

Türk kulupleri için 2002 öncesi transfer dengesi verisine ulaşmak mümkün olamadığından 2002-2013 yılları değerlendirmeye alındı. Buna bağlı olarak toplam çalışılan teknik direktör sayısı için de aynı aralık gözönüne alındı.

Bu tuhaf grafiğe nasıl bakmak gerek?


Yeşil baklavalar kulüp başarısını temsil ediyor o nedenle  grafiğin tepesine yakın olsa güzel olur. Taraftar sevinir, caddede tur atar, gider forma alır falan.

Mavi çubuklar yıllık ortalama transfer dengesini gösteriyor. O yüzden mavi çubuklar kısa olsa iyi olur. Gençlerbirliği ve Kayseri için bu analizi yapsak onların mavi çubukları aşağıya doğru giderdi muhtemelen. Bu ticaret erbabları oyuncu üretip sattıklarından ya da ucuza alıp pahalıya sattıklarından muhtemelen kardadır.

Sarı çubuklar kulübün %1’lik kupa başarısı için transfer dengesini ne kadar bozduğunu gösteriyor. Yani mavi çubuğu yeşil baklavaya bölerseniz sarı çubuk oluyor. Neticede bir kulübün başarı için ne kadar borçlandığın gösteiyor, ne kadar az olursa o kadar iyidir. Yine Gençlerbirliği veya Kayseri için sarı çubuk ne olur merak konusu. 

Grafikte soldan sağa doğru doğru gidildikçe transfer dengesi ortalaması artmakta. Yani Arsenal en tutumlu Manchester City en müsrif kulüp. Manchester City’nin sarı çubuğu aslında 190 milyon Euro gibi deli bir rakam civarında. Grafiği ona göre ayarlarsak diğer kulüplerin değerleri grafikte anlamsız küçük gözükeceğinden  Liverpool’un kupa başarısı/transfer dengesş oranına göre ayarladım grafiği.

Şimdi grafiği yorumlarsak Manchester City %1’lik başarı için dengesini(!) 190 milyon Euro bozarken Arsenal sadece 2.3 milyon Euro borca girmiş. Arsenal ortalama olarak Manchester City’nin 1/20’si kadar para borca girip Manchester City’den yaklaşık 4 kat daha başarılı olmuş.  Arsenal aynı zamanda Manchester United’dan sonra en az teknik direktör çalıştıran takım...Bize “Arsen Wenger hoca değil!” demek düşer

Borcun başarıya dönüşme yüzdesi açısından Manchester City acınacak halde.

Chelsea ve Real Madrid benzer durumda. Bolca borçlanmışlar ancak Manchester United ve Bayern’in yarısı kadar başarılı olmuşlar.

Milan ve Juventus ise Real Madrid ve Chelsea kadar başarılı olmak için onlardan az borca girmiş.

Barcelona İtalyanlar kadar borçlanıp nerdeyse Manchester United ve Bayern Munih kadar başarılı.

Bayern Munih ve Manchester United yakın seviyede borçlanıp benzer başarıya ulaşmışlar.

Bizimkilere gelirsek; Transfer harcamaları konusundaki verileri Transfermarkt sitesinden aldım. Bizim kulüpler için 2002-2013 yılları arasını gözönüne aldım. Bizim kulüplerin transfer verilerinin birbirlerine göre  aynı yanlışlıkta(!) olduğunu varsayarsak;
  • En çarpıcı sonuç tüm kulüplerimizin transfer dengesindeki bozukluk Arsenal’den fazla.
  • Fenerbahçe’nin transfer dengesi ortalaması (mavi çubuk) Manchester United ve Bayern Münih ile karşılaştırılabilir seviyede.
  • Diğer kulüpleriniz(!) de fena borçlanmıyorlar.

Bizim kulüpler başarı oranı olarak Arsenal, Liverpool,Manchester City, Milan ve Juventus’tan iyi gözüküyor. Ancak alınan kupaları da belli bir ağırlıkla hesaba katarsak bu tablo değişecektir. Premier League şampiyonluğu ile Süper Lig şampiyonluğunu aynı şekilde değerlendirmek doğru olmaz.

Son grafik teknik direktör başına kupa başarı oranını onu gösteriyor. Bu grafikte de Manchester - Alex Ferguson birlikteliği istisna gibi gözüküyor. Grafikte Manchester United için 2,5 gibi gözüken kupa başarısı teknik direktör oranı aslen 31. Kalan takımların verilerinin gösterimini imkansız kılacağı için grafiği 2,5 oranı ile sınırlandırdım.


Bu grafikte de Barcelona, Bayern ve Mancheste United diğerlerine göre öne çıkıyor. Neticede istikrarlı kulüpler. Ancak Arsenal de 2,17’lik oranla hiç fena durmuyor. Manchester City ve Liverpool yine rezil durumda!

Bizim kulüplere gelirsek;
  • Fenerbahçe az teknik direktör değiştiren bir takım, teknik direktör başına 2,19 kupa kazanmış son 10 senede.
  • Beşiktaş teknik direktör başına 1,15 kupa kazanmış son 10 senede.
  • Galatasaray için bu rakam 1,59.
  • Üç büyüklerin esas iyileştirmeleri gereken istatistik toplam başarıyı arttırmak olmalı ya da aynı başarıyı daha az borçlanarak elde etmek. Transfer gelir gider farkları Avrupalı abileriyle karşılaştırılabilir seviyede.
  • Trabzon son 10 yılda pek kupa kazanamadığı için oranı çok düşük. Trabzon teknik direktör değiştirmek yerine zihniyet değiştirerek bu oranı yükseltebilir.

Sonuç....
Valla bilmiyorum!

Sanki Alex Ferguson etkisi Manchester City ve Chelsea’nin bir araba para harcamasına neden olmuş gibi gözüküyor. Arsenal aynı yolu izlemeden en azından Liverpool ve Manchester City’nin önüne geçmiş.

Manchester’ı bir kenara alsak bile teknik direktörde ısrar etmenin bir zararı gözükmüyor. Ancak teknik direktörde sebat etmek tek başına yeterli olmuyor Liverpool örneğinde oldupu gibi.

Sonuç olarak galiba aynı yere çıkan birden fazla yol var. Kimisi pahalı, kimisi ucuz ancak en vermili yol doğru yapılanmadan geçiyor. Hem teknik direktöre imkan sağlamak gerek hem de teknik direktörün o imkanları etkin kullanması gerek. O yüzden Alex Ferguson – Manchester United bir istisna gibi gözüküyor. İstisnayı bulamayan veya sistem kuramayan ise otobandan giderim deyip ya Manchester City gibi kaza yapıyor ya da Chelse/Real Madrid gibi bazen radara yakalanmadan bazen hız cezası ödeyerek yolunu buluyor.

Bizimkiler Mercedes alacak kadar borca girip “Abi ikiden gidelim” diyen apaçi taksiciye para kaptırıyorlar sanki.

Her kulubün Alex Ferguson bulması zor olduğu kadar her Alex Ferguson'un da Manchester bulması zor bence. İkisi bir araya geldi mi zaten ezber bozuyor!

Cuma, Ocak 13, 2012

Efsane

Bu sayfanın tepesindeki efsaneyi bugün kaybettik...

2010'da doğum günü için şunları derlemişim.

Futbol oynarken seyredemedim ama futbol sahasında onu alkışlayabildim.

Çarşamba, Mart 09, 2011

TÜRKİYE FUTBOL LİGLERİ KULÜP YÖNETİM KILAVUZU

Globalleşen dünyanın sosyo ekonomik süreçlerinin, endüstriyelleşen futbolun dinamiklerine yaptığı etkileri bıdıda bıd vıdıda vıdı falan filan....

Futbol ligimizin akışını takip edemeyen, takip ettiğini sanıp anlamamış olanlar için önemli bir kaynak olacağını düşündüğüm bir belge ele geçirdim. Türkiye Futbol Ligleri Kulüp Yönetim Kılavuzu. Kılavuz temel üç yönetim fazını özetliyor. TEMİZLİK, HAZIRLIK ve UYGULAMA. Yönetimsel süreçleri anlamakta güçlük çeken taraftarlar için hayatı bir belge olduğunu düşünüyorum. İşte kulüp başkanlarının başucu kitabı, "Türk Futbolunun Kutsal Kitabı"................

FAZ 1- TEMİZLİK

Sanılanın aksine bir önceki sezon bittiği an başlamaz. Taraftar şampiyonluktan ümit kestiği an kulüplerin yönetim kadrosu için bir sonraki sezona hazırlık başlar. Kulubün 6 aylık uzun(!) vadeli planın yapıldığı bu aşamada hayati adımlar atılır. Zor ve kararlılık isteyen bir süreçtir.

Bu aşamada herkes bir sonraki yıllın hayal.. ee pardon planlarını kurarken mevcut yılın etkilerini en aza indirmeye çalışır.

Kulüp yönetimleri yeni bir seçim sonrası göreve gelmişlerse nispeten daha rahattırlar. Mevcut yönetimin kazandığı ikinci ve hatta beşinci seçimse işleri daha zordur. Ana hatlarıyla 3 aşamalı bir eylem planı kurulur, HASAR KONTROLÜ, TEMELLER ve TUĞLALAR.

1. HASAR KONTROLÜ

Bu aşama öncelikle geçen sezonu etkilerini hafifletmeyi, pansuman yapmayı amaçlar. Bu amaçla kullanılacak metodlar:

  • Kupayı kazanmak
  • Hasbel kader Avrupa Kupalarında Mart ayı görülmüşse "Üç Günde Bir Maç Sendromu" etkisinde kalmış olmak
  • Federasyon ve hakemler tarafından önü kesilmek (Eğer takım ilk 6 içinde değilse taraftar pek yemez bunu ama yerse!)
  • "Esas" rakip olarak görülmeyen şampiyonluk adayı desteklenerek kamuoyu oluşumuna katkıda bulunulur. Oklar başka yöne çevirilir.


2. TEMELLER

Geleceğin planlaması ancak temellerin sağlam atılması ile mümkündür bilinciyle önce teknik direktörün altı kazılmaya başlanır.

  • Kadroda bulunan tecrübeli, egosu şişkin futbolcular bu amaçla görevlendirilir
    • Bu tip bir futbolcu yoksa "Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi" denir ve yaşça büyük olan kazmalar ön plana çıkar.
  • Gazeteler ve televizyon kanalları aracılığıyla taraftarın farkında olmadığı gerçekler su yüzüne çıkar. Bu gerçeklerden bazıları şunlardır:
    • Türkiye'yi tanımama
    • Kondisyon verememe
    • Displinsiz olma
    • Displinli olma
    • Oyuncuya güven vermeme
    • Alt yapıya özen göstermeme
    • Bira içme
    • Taraftara saygı göstermeme
    • İç sahada tek forvet oynatma
    • Gibi
  • Bir takım teknik direktörlerle görüşülür veya görüşülüyormuş gibi yapılır
    • Takımda motivasyon eksikliği varsa Fatih Terim, Mustafa Denizli
    • Disiplin problemi varsa bir Alman hoca
    ön plana çıkar.
  • Yeni hocayla anlaşılır. Yönetim kendi oluşturduğu kamuoyunun baskısına dayanamayarak eski hocanın görevine son verir. Fakat eski hoca sözleşmede yazan hakkını isteyen paragöz bir şerefsizdir. Bir takım pazarlıklar sonucu iki ihtimal belirir:
    • Hoca "Lanet olsun" der biraz iskonto yapar
    • Hoca kulübün transfer bütçesinin 1/4 'ü kadarını alır

3. TUĞLALAR

Bir önceki adımda temeli sağlam atan yönetim bu temelin üzerine bina edeceği tuğlaları titizlikle seçer:

  • Takımdaki ruhsuz, kansız, alemci futbolcular kiralık verilir
  • TEMELLER adımında önemli rol oynayan "nezih" futbolcuların bir çoğu ile ilişki kesilir. Neticede hocasını satan kimbilir daha neler yapar
  • Hemen "Ev Sineması Sistemi" kullanılarak tüm dünya titizlikle taranır, genç, mücadeleci, yıldız adayları belrleyip kulübe kazandırmak üzere
  • Yönetim oyuncu kadrosundaki şu problemleri çözmek ister
    • Golcü eksikliği
    • Hakan Şükür tipi forvet eksikliği
    • "Bir Alex değil" sendromu
    • Mücadele eksikliği
    • Ön libero eksikliği
    • Kaleci eksikliği
    • Gibi
  • Bir takım gömülü muhabirler kanalıyla çeşitli yıldız ve yıldız adaylarıyla görüşülür ve şu problemlerle karşılaşılır:
    • Nişanlısı istemedi
    • Kulübün büyüklüğünden çekindi
    • Kulübü yüksek bonservis bedeli istedi
  • Sonuçta yönetimin bir fedakarlık yapması daha gerekmektedir. Eller kulübün cebine atılır ve:
    • Transfer bütçesinin 3/4 'üne 1 veya 1.5 yıldız ile anlaşılır
    • Kalan miktarla "Abdurrahman Çelebi Taraması" sonucu belirlenmiş olgun futbolcular kadroya katılır


Anlaşılacağı gibi TEMİZLİK fazında bir yönetim transfer faaliyetlerine odaklanmalıdır.

FAZ 2 - HAZIRLIK

HAZIRLIk fazı eylem planının titizlikle uygulanması gereken aşaması olup, üç ana adımdan oluşur, KAMP, HAZIRLIK MAÇLARI ve SON TRANSFERLER.

1. KAMP

Önceki sezonun eksikliklerinin süratle kapatılacağı dönemdir. Genelde yurt dışında yapılır. Bu amaçla:

  • Disiplinsiz bir hocaya alışmış futbolcular falakaya alınmışcasına çalıştırılır
  • Disiplinli bir hocanın mağduru olan futbolculara şefkatle yaklaşılır
  • Günde 2 tercihen 3 idman yapılır veya yapıldığı iddia edilir
  • Ormanda kros yapılır
  • Futbolcular yeni hocalarının eskisine gore iyi yanlarını anlar ve anlatırlar
2. HAZIRLIK MAÇLARI

Kamp faaliyetlerinin takıma katkılarını ölçmek üzere hazırlık maçları yapılır. Aşağıdaki noktalara özen gösterilmelidir:

  • Maçın yapılacağı saha otele 250km'den uzak olmalı, gidiş ve gelişte sıkıntı yaşanmalı
  • Saha kenarında seyircilerin maça müdehalesini asgariye indirmek için en çok 3 güvenlik görevlisi metrelerce urgan ile saha kenarını çevirmeli
  • Maçın bitimine 2 dakika kala gurbetçilerle kucaklaşma sağlanmalı
  • Takımın olası bir yenilgide moral bozukluğu yaşamaması için 3. Lig veya Amatör Küme takımlarının rakip olarak seçilmesi yerinde olur
  • Sezon açılmasına 2 hafta kala bir iki başaltı takım ile oynayıp umut vermemek normal kabul edilir.
3. SON TRANSFERLER

Yönetim bir kez daha devreye girmek durumundadır. Takımda uyum problemi endişe vermemekle birlikte son iki hazırlık maçı transfer ihtiyacını gözler önüne sermiştir. Endişeye kapılacak bir şey olmamakla beraber yönetimin bu son hamleleri mükemmel bir resme yapılmış son rötüşlar kadar önemlidir:

  • Bir golcü, bir dinamo orta saha bir de kaleciye ihtiyaç vardır
  • Bir golcü, bir sol açık, bir sağ açık, bir de yedek golcüye ihtiyaç vardır
  • http://www.transfermarkt.co.uk/ sitesine girilir ve bonservisi elinde olan oyuncular taranır. Olumlu olanlarla anlaşılır.
  • Ayrıca kombine satışlarına son bir tazyik amacıyla bir yıldız transferi daha yapılır
  • Son transferde aranan özellikler
    • Ucuzsa genç olmalı
    • Pahalıysa yaşlı bir dünya yıldızı olmalıdır
    • Genç ve ucuz dünya yıldızları zaten Barcelona'ya gitmektedir, yönetim için yapacak bir şey yoktur.

FAZ 3 - UYGULAMA

Yönetimin "İNANILMAAAZ (dişlerinizi birbirine deydirdiğiniz halde gülümsercesine söyleyiniz. Daha etkili olur)" çabaları sonucu dünya kulübü olunmuştur. Artık tek yapmamız gereken arkamıza yaslanıp bol gollü galibiyetlere alkış tutmaktır. Uygulama fazı bir kaç kritik aşamadan oluşur ve kendi içinde bir takım kırılma noktaları barındırır:

1. İLK MAÇLAR

Başlı başına bir kırılma noktası olabilir. Örneğin cok kötü oynayıp rakibin kıçına çarparak elde edilen son dakika golüyle gelen bir galibiyet makbüldür. Takımın önünü açar. Bu galibiyetin kıymeti sonra anlaşılacaktır. Genellikle şu tip senaryolarla karşılaşılır:

  • İlk 5-6 maç 4 puan kaybı kabul edilebilir.
  • 9 ve daha fazlası kayıplar şampiyonluğun gidiş belirtileridir. Sorun büyük ihtimalle teknik direktördedir:
    • Çok disiplinlidir
    • Çok disiplinsizdir
    • Oyunu okuyamıyordur
    • Türkiye'yi tanımıyordur
    • Dede, köylü, kasap olabilir
  • Kayıpsız geçen 5 maç 99% şampiyonluk habercisidir. Bu kadro kalitesi zaten diğer hiç bir takımda yoktur. Yönetim bu işi bilir.
  • Derbi müsabakaları haricinde puan farkı 3-5 arasında ise hakemler üzerinden topa girmek doğru olmayabilir. Bu aşamada genelde ortam koklanır ve çıkıntılıktan kaçınılır.
  • Ankara Belediye Takımlar her büyük maç öncesi "duyum" alır verir. Bunlar Duyum-u Umumiye olup çok üstünde durulmaz.
2. İLK YARININ SONLARINA DOĞRU

Takımın genel gidişatı aşağı yukarı bellidir ve duruma göre yönetimin son bir rötüş ile cesurca bir müdahele arasında seçim yapması gerekebilir. Bu da bir kırılma noktasıdır. Şu tip durumlarla karşılaşılabilir:
  • İkinciyle arada 8 veya daha fazla puan varsa şampiyon bellidir. O puan farkı kapanmaz.
  • İlk maçlarda puan kaybeden takım üst üste aldığı galibiyetlerle telafi etmişse ara transfer döneminde bir iki rötüş yeterlidir.
  • Kayıpsız geçen ilk maçlar sonrası kaybedilen puanlar ilerde sıkıntı yaratabilir. Rötüş şarttır.
  • Lider aradaki puan farkı 10'un üzerindeyse devre arası köklü transferler şarttır. Mustafa Denizli veya Fatih Terim boştaysa hoca değişikliği bile düşünülebilir.
  • Hakemlere doğru hafif bir meyil her zaman yerinde bir müdehaledir.
  • Yukarıda belirtilen duruma gore bir sonraki yılın transfer bütçesinin bir kısmı veya büyük bölümü rötüşlara harcanır
3. SEZON SONUNA DOĞRU

Yönetimin ektiği tohumların hasat zamanı gelmiştir. Büyük bir çabayla, inanılmaz bir kararlılıkla attıkları temeller bir gurur abides olarak yükselebilir. Şu tip durumlarla karşılaşılabilir:
  • Ankara Belediye Takımları her büyük maç öncesi "duyum" almaya devam eder. Lig yarışının kızıştığı bu dönemde dikkatle üzerine gidilmelidir.
  • İyi giden takım iyi gitmeye devam etmiştir. Keyifler yerindedir ve son 25.-30. haftalar arası kullanılacak olan "Hakem Değerlendirme ve Etkileme" faaliyetlerine hazırlanılır. 30. Haftadan sonra kaşının üstünde gözü olana düdük çalan hakemler mevsimi açılacağından hakem hataları üzerinden bir kazanç beklemek yanlış olur. Bu nedenle kritik dönem 25.-30. haftalar arasıdır.
  • İlk yarının sonlarına doğru toparlayan takım iyiye gider. Keyifler yerindedir.
  • İlk yarıyı şampiyon olarak kapatan takım avantajını yitirmiştir. "Hakem Değerlendirme ve Etkileme" faaliyetlerini öne çekmek zorunda kalır.
  • Kötü giden takım daha da kötüye gitmişse artık UYGULAMA fazı biter ve mecburen TEMİZLİK fazına geçilir
  • Sezon sonunda şampiyon olamayan takım TEMİZLİK fazına geçer.
  • Şampiyon olan takım için her şey güllük gülistanlıktır. Tertemiz bir lig yaşanmıştır ve şampiyonluk hak edilerek alınmıştır. TEMİZLİK fazını daha yumuşak bir versiyonuna geçer. Ciddi değişikliklerden kaçınılır, transfere ağırlık verilerek Şampiyonlar Liginde Yarı Final hedefine odaklanılır.

Tahmin edilebileceği gibi büyük küçük bütün kulüplerimiz bu yönetim kılavuzu ile yönetilmektedir ve yönetim daima en iyisini yapmıştır, yapacaktır. Bu süreçte yönetimlerle organik ilişkileri olan basın kuruluşlarının faaliyetleri "Medya Yayım Kılavuzu" isimli başka bir kılavuzun varlığına işaret etmektedir.



Salı, Mart 08, 2011

9 puan

Ligin başında Trabzon lehine yapıldığı iddia edilen(bkz. Engin Baytar'ın penaltıları, Egemen Korkmaz'ın Gentile'yi kıskandıran müdehaleleri) hakem hataları mı ağır gelir yoksa bu aralar Fener lehine yapıldığı (bkz. Emre ve Gençler maçında ofsayttan atılan gol) iddia edilenler mi?

Gökmen Özdemir (Gürcan Bilgiç'in GS sürümü!) gibi bakkal hesabı yapıp "Hakemler adil olsaydı bıdı bıdı bıdı" haberi mi yapsak? Fenerlilerin efsane istatistiği şudur: Alex 2 sezonda GS'li Song, Servet, Tomas üçlüsünün toplamından daha çok sarı kart görmüştür. Doğru bir istatistik ama karşı yakadan görülmez. Ben de karşı yakayı görmem zaten.

Neyin leyhte neyin aleyhte olduğuna Markus karar versin, versin de O da kesmezse n'apıcaz?

Eskiden hakem programı yapardık, şimdi "nezih" hakem programı yapıyoruz. Eskiden bok diyorduk şimdi kaka. Neticede iki muhabbetin gelip gittiği yer aynı, bir de koku bırakıyor ki ortalığa....öööf...öf...

Çarşamba, Aralık 22, 2010

Efsane

Efsanenin bir başka tanığı gazeteci Onur Belge şöyle anlatıyor Lefter'i

"Lefter Ağabey futboldaki bütün görevlerini bitirdikten sonra arkadaşlarıyla Büyükada'da nostalji maçları yapmaya başladı. O İstanbul'dan dönerken, biz çocuklar denize atlar, ayakkabılarını taşımak için yarışırdık. Beni takıma alması da böyle olmuştu. Bir gün yine maç yapıyoruz, 6-2 öndeyiz. Lefter Ağabey vapura yetişmek için maç yarım bıraktı. O takımdan çıktığı anda bir gol yedik ardından bir gol daha. Maç bittiğinde skor 7-6'ydı. Çünkü Lefter Ağabey bizi kurtarmak için geri dönmüş, vapuru kaçırmıştı. Alt tarafı kendi aramızda yaptığımız bir maçtı ancak onu bile kaybetmek istemezdi. Arkasında gözü varmış gibi oynardı, rakip ne yapacağını anlayamazdı. Onu izleyenlerin şimdiki futbolcuları beğenmelerini istemek hata."

“Hayatın merkezinde ben varım” demeyen iki adam. Belki bugün onlardan daha iyi oynayan, daha çok gol atan kupa kaldıranlar var. Futbolcularin sahadaki “sakil” duruşunun sebebi saha içinde değil sadece. Dışarıda eklediğin kadar efsanesin aynı zamanda.

Çoğu formanın üzerinde bir isim ancak. O formanın ismi olmak başka bir şey, Lefter bir şey, Metin bir şey.

Metin


"Lefter 40 yaşına gelmesine rağmen, benim için hâlâ büyük bir kıymettir. onunla bir takımda oynamam mümkün olsa, bir sezonda 50 gol atmam işten bile değil. Lefter'in futboldaki ustalığı onun yanında oynayacak golcü bir forvet için bu büyük bir avantaj. Lefter'de daha çok iş var. Bunu böyle bilmeli ve kıymetini de ona göre biçmeliyiz."

Fotoğraf PCLion FC'den