1.Yönetimin durumu
2.Takımın hedefi
3.Antrenörün dünya görüşü
4.Oyuncuların ilk üç maddeden anladığı
5.Oyuncuların oyun içi bireysel stratejileri
Bu unsurların hepsi biribirini etkiler. Birinin diğerine göre bariz bir önceliği yoktur.
Örneğin ortalam bir paraya oluşturulmuş vasat futbolculardan kurulu, hedefi son üç takımdan biri olmamak olan bir takım Ziya Doğan yönetiminde ligi 7. bitirirse oldukça başarılıdır. Ancak sahada olan bitenden bi-haber bir futbolcu grubuyla ilk 4 maddenin anlam kazanması mümkün değildir. Öte yandan oyuncu stoğu hayatın anlamını çözmüş, bir satranç üstadı kadar rakibinin oyununu analiz edip ona göre oynuyorsa ilk 4 maddenin pek bir gereği yoktur. Bu durumda bir numaralı sorumlumuz yönetimi tebrik eder listeye bile almayız.
Yoksa futbolcu mu asıl unsur? Fakat futbolcu tarladan yetişmiyor. Tarlada yetişeni varsa da adam gibi soslayıp yanına yakışan baharatı koymak şefin işi. Şeftaliyi Bursa’dan, elmayı Amasya’dan, armudu ayıdan alıp bu leziz zerzavatı pişirebilecek şefi bulmak yönetimin işi. Yemeği yiyecek hedef kitleyi idare etmek eldeki imkanlar çerçevesinde yönetimin işi.
3. ve 4. maddeler biribiriyle acayip ilintilidir. Antrenör “dede”, “köylü”, “kasap”,”ruhsuz” vs. şeklinde anılmaya başladığında anlarız ki olay kopmuş veya kopmak üzere.
2. madde, takımın hedefi yıl içinde sürekli değişir zaten. Kapı “Şampiyonlar liginde çeyrek final”den açılır, “Avrupa Kupası müzemize gelecek” le devam eder, “Lig artık öncelikli hedefimiz”e döndükten 3 ila 6 ay sonra “önümüzdeki senenin yapılanmasının peşindeyiz” le son bulur. Geride kalan taraftar, futbolcu, antrenör herkeseteki kafa karışıklığı:
“Pardon birader siz de lig şampiyonluğu için mi geldiydiniz?”
“Yooh biz Avrupha’da başarı istiyorduk seneye kombine almıycaz”
“Biz eşimle Dresden’den geldik. Eşim hamile yazıklar olsun”
.
.
İşin futbolcu tarafına bakacak olursak; Geçen sene Kayseri’den Fener’e gelirken hakkında kıyametler kopardığımız Mehmet Topuz klasik Türk Futbolcusunun antrenörün oyun planlarına uyum sağlamakta çektiği güçlüğü açıklayacak bir bireysel taktiğe sahip olduğunu görürüz…

Eşimin deyimiyle Mehmet Topuz “Şu boş atıym belki dolu tutarım gibi oynayan çocuk diil mi bu?”. Yorumu paylaştığım bir çok Fener’linin suratında benzeri bir gülümseme vardı. Dansçılar aynaya bakarak çalışır. Yaptığını düşündüğü şeyi aynada gerçekten görüyor mu diye. İmkan olsa da Mehmet Topuz bir an için sahadan yukarıya doğru yükselse ve kendine baksa. “Yeter yahu bir kerede pas ver kardeşim” diye kendine bağırır mıydı acaba?
Futbolcu kardeşlerimize tavsiyem kendi maçlarını seyretmeleri. Oynarken insan ne kadar yavan olduğunun farkına varamayabilir.